Title
Title

Yazarlar

Boğaziçili akademisyenler kabul etmiyorlar, vazgeçmiyorlar

Nazım Hikmet’in mutluluğun resmini çizmesini istediği, eşi Güzin Dino’ya yazdığı bir mektupta “Sensiz her şey renksiz” diyen Abidin Dino da Boğaziçi’nin öncülü Robert Koleji mezunu. Peki siz akademik özgürlüğün resmini çizebilir misiniz? Her şeyin renksizleştiği bu ortama, aydın sorumluluğuyla, aidiyet hissiyle ve yılmaz bir cesaretle renk katar mısınız?
18 Ağustos 2022 11:20

Boğaziçi Üniversitesi akademisyenleri, "Kabul Etmiyoruz, Vazgeçmiyoruz" diyerek rektörlük binası önündeki nöbetlerinin 400'üncü gününe girdiler. Dile kolay: dört yüz gün. Yağmur, çamur, kar, fırtına, sıcak, rüzgar, aşırı nem, polis baskısı altında hayatlarının dört yüz gününü bu hedef doğrultusunda, adalet arayışıyla, titizlikle yazılan basın bildirilerini rektörlüğe sırtlarını dönerek okuyarak geçirdiler.

Kendileri için değil, çoraklaşan düşün, yazın, üretim iklimimiz için…

Anayasayla güvence altına alınmış olan akademik özerklik ve özgürlük savunusu için…

Bir aydın sorumluluğuyla… Konuları politize etmeden, akademik özgürlüğün kullanılması ve korunmasına yönelik sessiz ve vakur bir direnişle…

Her şeyi ani bir kararla dayatıldığı şekilde kabullenmemek, üniversitede çeşitliliği ve kapsayıcılığı yüceltmek adına… 

Başka ve gerçek bir üniversite tahayyülüyle…

Kurullar üzerinden demokratik şekilde karar alan bir yönetişim modelini anımsatmak adına…

Ve tüm bunların Boğaziçi Üniversitesi’ne özgü mücadeleler olmadığını, ülkedeki tüm üniversitelerin de derdi olduğunu, olması gerektiğini ve bir noktada da olacağını göstermek uğruna…

Çünkü Sait Faik’in o ünlü sözünü (“Bir insanı sevmekle başlar her şey”) uyarlarsak, bir üniversiteyi sevmekle başlar her şey… Demokrasilerdeki itiraz kültürünün halen olduğunu kanıtlamak, bilimsel ve özgür düşüncenin, katılımcı yönetim anlayışının yuvası olması gereken üniversitelerden yükselen bir itirazın demokratik işleyişte dikkate alınması gerektiğini anımsatmakla da devam eder.  

Yeni akademik yıl yaklaşırken Boğaziçi Üniversitesi akademik kadrosuna müdahaleler devam ediyor.

Batı Dilleri ve Edebiyatları Bölümü Film Çalışmaları Programı öğretim görevlisi ve belgesel sinemacı Can Candan, ikinci defa işten çıkarılmasını, üniversiteye girişinin engellenmesini ve kendisine yönelik hukuksuz disiplin cezasını geçtiğimiz hafta yargıya taşıdı. Benzer şekilde, Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerine destek veren akademisyen Feyzi Erçin’in de derslerine geçtiğimiz yıl son verilmişti. Benzer bir durum, Seda Binbaşgil (Caz) ve Özcan Vardar’ın (Film sertifikası - Film kurgulama dersi) dersleri için de yaşandı. Matematik bölümü öğretim üyesi Mohan Ravichandran'ın sözleşmesi, YÖK'ün bir yıllık uzatma kararının üzerinden bir ay geçmeden rektörlük ve YÖK tarafından iptal edildi.

Bir yandan da, üniversiteye on yıllarını vermiş, Türkiye ve yurtdışında oldukça saygın bir yeri olan, isimleri adeta okulla özdeşleşmiş birçok kıdemli akademisyenin dersleri iptal ediliyor, sözleşmeleri yenilenmiyor.

Albert Einstein’ın “Akademik özgürlük, hakikati arama, onu yayınlama ve onu öğretme hakkıdır. Bu aynı zamanda bir görevdir. Akademik özgürlük üzerindeki herhangi bir kısıtlama, insanlar arasında bilginin yayılmasını engeller ve ulusal düzeyde karar verme yetisi ve eyleme zarar verir” sözü bir kez daha haklılığını gösteriyor.

Boğaziçi Üniversitesi fizik bölümünden emeritus Profesör Alpar Sevgen, önümüzdeki yıl akademideki 50'nci yılını kutlamaya hazırlanırken, rektörlük kısa süre önce Boğaziçi’nde ders vermesine onay vermedi.

Ömrünü bu üniversite kampüsünde binlerce öğrenciyi yetiştirmekle, akademik ve bilimsel yayın üretmekle, sempozyumlara katılmakla, idari görevleri ve akademiye değer katmakla geçiren, emekliliğine rağmen bugüne dek ders vermekten bir an olsun vazgeçmeyen Alpar hoca, bu yaşananları “mıntıka temizliği” olarak nitelendiriyor.

Yazarın Diğer Yazıları

İlginizi Çekebilir